Trafik Kazalarında Sürekli Sakatlık Tazminatı
Trafik kazalarına bağlı olarak Karayollarında meydana gelen kazalarda haksız fiile uğramış ve beden gücünde kayıp yaşamış olan herkes sürekli sakatlığa ilişkin zararların tazminini zarara sebebiyet veren kişilerden veya sorumlu sigorta şirketlerinden isteyebilirler.
Peki sürekli sakatlık nedir? Haklarınız nelerdir?
Trafik kazalarında sürekli sakatlık(iş gücü kaybı) deyince hemen aklımıza tekerli sandalyeler gelmesin.
Zira insan bir makine değildir, sürekli iş gücü kaybı zarar kalemleri kişiden kişiye göre farklılık gösterse de en sonunda ortak paydada buluşurlar. Vücut bütünlüğünün bozulması, kaza sonucu uzuv kaybı, psikolojik süreğen rahatsızlıkların zuhuru, estetik duruşlarda bozukluk veya değişim ve benzeri bir çok bedeni zarar sürekli sakatlık yani iş gücü kaybı çerçevesinde değerlendirilebilir.
Sürekli sakatlık tazminatı haksız fiilin tazminine ilişkin husus Borçlar kanununun 41.maddesinde şu şekilde açıklanır: ‘‘Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur.’’ Bununla beraber sürekli sakatlık yani beden gücünde azalmaya ilişkin ise Borçlar Kanunu 46. Maddesinde “Bedensel bir zarara uğrayan kimse, çalışma gücünün tamamını veya bir kısmını yitirmekten ve ilerde iktisadi yönden karşılaşacağı yoksulluktan doğan zararını ve bütün masraflarını isteyebilir” denilmiştir.’’
Buna bağlı olarak kaza sonucu sürekli sakatlıkla beraber oluşan veya ilerde oluşması muhtemel zararlarda sürekli sakatlık tazminatı çerçevesinde değerlendirilebilir. Tabiiki zararlar kişiden kişiye göre farklılık gösterse de ana hatlarıyla kaza sonucu sürekli sakatlığa bağlı olarak talep edilebilecek maddi zarar kalemleri şu şekildedir:
- Sürekli Sakatlik ve Geçici İş Göremezlik
Davacı, yaralanmasına neden olan trafik olayı sonunda çalışma gücünü %35 oranında kalıcı olarak kaybettiğini ileri sürerek maddi tazminat isteğinde de bulunmuştur. Mahkeme, davacının beden gücünde azalmaya rağmen, çalışma karşılığında gelirinde bir azalma olmadığını tartışarak bu yoldaki isteğin reddine karar vermiştir.
Yaralanmalar nedeniyle kişilerin beden bütünlüğünde kalıcı olarak gerçekleşen sakatlıkların beden gücü kaybına neden olduğu ve bunun sonucu kişinin mal varlığında eylemli olarak eksilme meydana gelmiş ise, bunun tazmin ettirileceği tartışmasızdır. Sorun, olayımızda olduğu gibi beden gücü kaybına rağmen kişinin gelirinde (mal varlığında) bir eksilme olmamış ise ortaya çıkmaktadır. Bugün uygulamada, kişinin kalıcı sakatlıkları nedeniyle oluşan beden gücü kaybı nedeniyle, gelirinde ve dolayısıyla mal varlığında bir eksilme meydana gelmemiş olsa dahi, tazminatın gerekeceği kabul edilmekte ve bu, güç (efor) kaybı tazminatı diye adlandırılmaktadır. Bu kabul, ilk bakışta sorumluluk hukukunun, zarar kavramına ters düştüğü ileri sürülebilir. Ancak, burada beden gücü kaybına uğrayan kişinin aynı işi zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç ( efor ) sarfıyla yaptığı gerçeğinden hareket edilerek bir anlamda zararı, bu fazladan sarf edilen gücün oluşturduğu kabul edilmektedir.
Bu kabul tarzının ortaya çıkardığı sonuç, tazminat hukuku kavram ve kurallarına uygundur. Bilindiği gibi, hukuka aykırı olarak gerçekleşen zararın, zarar görenin kendi imkanlarıyla giderilmesi, sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Kişinin oluşan beden gücü kaybı sonucu meydana gelmesi kaçınılmaz zararı ( gelir azalması ), bizzat kendisinin “daha fazla bir güç” harcayarak gidermesi sorumluluktan kurtarma aracı olarak kullanılmamalıdır. Aksi görüş, zarar gören yerine, hukuka aykırı eylemle zarar veren kişinin korunmasını ortaya çıkarır ki, bu da hak ve adalet ölçülerine ters düşer.
O halde, mahkemenin sorumluluk hukukunda kökleşmiş uygulamayı gözönüne almaksızın ve zarar kavramının belirlenmesinde hataya düşerek vardığı sonuç usul ve yasaya aykırı olup, hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
4.HD. 19.04.1982, E. 1982/3059 – K. 1982/3938
- Bakıcı Giderleri
“Davacı vekili, müvekkilinin kazadan sonra vücudundaki kırıklar nedeniyle 12 ay süresince bakıcı yardımı aldığını ileri sürerek buna ilişkin bakıcılarla yapılmış hizmet bakım sözleşmesini dosyaya sunmuş, bu sözleşmeye göre bakıcılara aylık 1.500,00 TL ödendiğini belirtmiştir. Davacı tarafça sunulan sözleşme her zaman düzenlenmesi mümkün adi yazılı belgedir. Bu nedenle, öncelikle, ortopedi uzmanı bilirkişiden rapor alınarak davacının ne kadar süre bakıcı yardımına ihtiyacı olduğunun belirlenmesi, daha sonra da aylık bakıcı ücretlerinin araştırılması, gerekirse bu hususta bilirkişi görüşü alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” (Yargıtay 17.Hukuk Dairesi 23.3.2015 Tarih ESAS NO: 2013/18710 KARAR NO: 2015/4741) “Hükme esas alınan aktüerya raporunda, davacının %100 oranında malul kalması nedeniyle bakıcı gideri hesabı yapılmış, Hakem Heyeti’nce, davacının maluliyet oranı dikkate alındığında yapılan bakıcı hizmetinin tedavi amaçlı olmadığı gerekçesiyle bakıcı giderinin “sakatlanma ve ölüm” teminatı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, buna göre davalı sigorta şirketinin anılan teminat limiti olan 200.000,00 TL’yi davacıya ödediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, bakıcı gideri, tedavi (sağlık) gideri kapsamında olup poliçede “sakatlanma ve ölüm” teminatı dışında “sağlık giderleri” teminatı da olduğundan bakıcı giderlerinin bu teminat kapsamı içerisinde kaldığının kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hatalı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” (YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 13.10.2014 Tarih ESAS NO :2014/16719 KARAR NO: 2014/13246)
- Kazanç Kayıpları ve Ekonomik Geleceğin Sarsılması
Kazanç kaybının tespitinde, davacının vergi beyannamesinin esas alınması isabetsizdir. Mahkemece, gerçek zararın neden ibaret olduğunun tesbitinde zorunluluk vardır. Zira kusurlu davranışı ile zarara sebebiyet veren kimse haksız fiilin diğer öğelerinin de mevcut olması halinde karşı tarafın bu yüzden uğradığı zararın tamamını ödemekle yükümlüdür. Bu zarar, malvarlığının eksilmesi şeklinde gerçekleşebileceği gibi, malvarlığının çoğalmasına engel olunması şeklinde de gerçekleşebilir. Fakat her halde kusurlu olan kişinin gerçek zarardan sorumlu tutulması gerekir. İnceleme konusu olan bu davada, davacının kazanç kaybı olacağı bilirkişi aracılığıyla tespit edilmiş bulunmasına göre, gerçeği yansıtan bu rapordaki miktar esas alınmayarak vergi beyannamesindeki miktar üzerinden karar verilmesi doğru değildir. (11.HD.09.02.1984, 306-653) (İKİD.1984/7-2723)
- Tedavi Giderleri
“Zarara uğrayan, yitirdiği sağlığını ve çalışma gücünü tekrar kazanmak için katlanmak zorunda kaldığı ya da kalacağı bütün giderleri isteyebilir. ” (4.HD.21.02.1980, 1979/2840-1980/2233 (YKD.1981/4-430)
“Mağdurun iki ameliyatla iyileşmemiş olması, üçüncü ameliyata gerek duyulması, bu süre içerisinde yeni ve artan masrafların yapılmasının olağan olması karşısında, davanın ispat edilmediği görüşü ile reddedilmesi isabetsizdir. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.” (HGK. 26.04.1995 Tarih E.1995/11-122, K.1995/430)
Davacının iyileştirme giderleri için belge vermemiş olması, tutar ve kapsamının araştırılmasına engel değildir. Öyle ki, iyileştirme giderlerinin yapılmasında zorunluk olduğu olayların normal akışına ve görgülerine uygun düşünüyorsa, yaralanmanın niteliği, iyileşme süresi, davacının sosyal ve ekonomik durumu gözönünde bulundurulup, böyle bir yaralanmaya bağlı olarak davacının iyileşmesini sağlayacak “tıbbi tedavi”nin gerektirdiği giderlerin tutar ve kapsamının bu işlerden anlayan uzman bilirkişi eliyle saptanması gerekir. 15.HD.21.4.1975, 2093 – 2228
Yukarda belirtilen zarar kalemlerinin tamamı haksız fiile sebebiyet veren kişiden-kişilerden veya sorumlu sigorta şirketlerinden talep edilebilir. Bazen mağdurlar ‘‘Ben kişiden değil sigortadan davacıyım’’ diyebilir, bu durumda müteselsil sorumluluk ilkesi gereği sadece sorumlu sigorta şirketlerine(TEMİNAT MİKTARLARI GEÇERLİDİR) karşı dava açmak mümkündür. Kişilere karşı açılacak dava tamamen mağdurun insiyatifindedir-kendisinin isteğine bağlıdır. Bu ceza davalarında da aynıdır.
Trafik kazası sonucu bedeni yaralanmalara ilişkin zararların kalemlendirilmesi her dosyada farklı yöntemlerle ele alınması gerekebilir.Haksız fiile uğrayan kişinin yaşamı, mesleği, medeni hali, kusur oranları, maluliyet oranları gibi bir çok kıstas ele alınarak analizinin yapılması ve dosyanın seyrinin buna göre belirlenmesi gerekir.
Sigorta-Tazminat Hukuku deneyim isteyen bir alandır. Özellikle trafik kazalarına bağlı sakatlanmalar ve diğer zararların tazmini mutlaka ama mutlaka alanında deneyimli hukukçularla ifa edilmesini gerektirir. Zira trafik kazası sonucu sakatlanmalarda zarar türünü salt ‘’sürekli sakatlık’’ olarak adlandırmak mağduriyeti daha fazla artırmaktan başka bir işe yaramaz.Bu durumda sakatlık zarar türü çerçevesinde müvekkilin zararlarının başka neler olabileceği hususunun uzman bilirkişilerce tespitinin yaptırılması mağdur zararlarının neler olabileceği noktasında dosyanın safahatı açısından önem arz etmektedir.
Deneyimli Avukatlar zararlarınıza ilişkin bütün tespitleri yapmak, delil toplamak bütün bunlarla beraber haklarınızı kanunlarla belirtilen tazminat oranları çerçevesinde en yüksek miktar üzerinden tazmin amacıyla çalışırlar.
Dosyanızı avukatlara emanet edin, daha fazla mağdur olmayın.