Orman Hukuku
Orman mevzuatıyla alakalı davalar; Orman Kadastrosu ile arazi kadastrosu uyumsuzluklarından kaynaklanan davalar, şahıs adına tapulu taşınmaza idarece orman şerhi konulan ya da mahkeme kararıyla orman yapılan taşınmazlara ilişkin davalar, Orman Kanunu 2/B maddesi gereği orman vasfını kaybettiğinden bahçe niteliğiyle orman dışına çıkartılan (2/b’ li) taşınmazların sonradan eylemli (fiili) orman yapılmasından kaynaklanan davalar olarak sınıflandırılabilir.
Açılacak orman davasında dikkat edilmesi gereken noktalar;
1-3116 sayılı orman kanununa göre, 1945 tarihinden önceki mülkiyet ve vasıf durumunun tayini,
2-3116 sayılı kanuna göre, devlet ormanı ister herhangi bir ihtilaf yoktu ve o olan yine devlet ormanı olarak kalmaya devem eder. Fakat, 3116 sayılı kanuna göre devlet ormanı değilse, bu durumda 4785 sayılı kanuna göre devletleştirilen ormanlardan olup olmadığı kontrol edilmelidir.
3-4785 sayılı kanuna göre devletleştirilen ormanlardan ise bu sefer, 1950 tarih ve 5658 sayılı kanuna göre iade edilen ormanlardan olup olmadığı saptanmalıdır.
4-Eğer dava bir tapu tashihi, tapı iptali, şerhin terlini gibi bir anı dava ise, vatandaşın tapusunun geldisine mutlaka bakmak gerekir.
5-1744 sayılı kanuna göre 2/B uygulaması yapılıp yapılmadığına bakmak gerekir.
6-Ayrıca, 2896 ve 3302 sayılı kanunlara göre işlem yapılıp yapılmadığına bakmak gerekir.
ŞAHIS ADINA TAPULU TAŞINMALARIN SONRADAN DEVLET ORMANI SAHASINA ALINMASI HALİNDE TAZMİNAT İSTENEBİLİR:
Anayasa’nın “Mülkiyet hakkı” kenar başlıklı 35. maddesi uyarınca “Herkes, mülkiyet ve miras HAKLARINA SAHİPTİR. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
Tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Ek 1 Nolu Protokolün “Mülkiyetin Korunması” başlıklı 1 inci maddesi de “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme HAKKI VARDIR. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.” hükmünü içermektedir.
Anayasanın 90. maddesinin 22 Mayıs 2004 taihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 07.05.2004 tarihli ve 5170 sayılı Kanunla değişik beşinci fıkrası uyarınca “Usûlüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar KANUN HÜKMÜNDEDİR. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usûlüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (“AİHM”), “Turgut ve diğerleri – Türkiye” davası (Başvuru No: 1411/03, Strazburg, 08.07.2008) kararında, başvuranların tapuları iptal edilinceye ve Hazine adına tescil edilinceye kadar, taşınmazın hukuken malikî olduklarını ve mülkiyet haklarının tartışmasız delilini teşkil eden sicile güven ilkesinden yararlandıklarını, mülkiyet hakkından, kamu yararı bulunması nedeniyle mahkeme kararıyla mahrum kaldıklarını, ancak, Devlet tarafından tazminat ödenmeksizin taşınmazların geri alınmasının orantısız bir müdahale olduğunu ve söz konusu davada tazminat ödememeyi gerektirecek istisnai şartların bulunmadığını kaydederek, kamu yararıyla bireysel haklar arasındaki adil dengenin kurulamadığı gerekçesiyle AİHS’ye Ek 1 No.’lu Protokol’ün 1 inci maddesinin ihlal edildiğine KARAR VERMİŞTİR. Benzer konudaki 2 Haziran 2009 tarihli ve 343/04 başvuru nolu HACISALİHOĞLU-TÜRKİYE kararında da yine aynı sonuca ulaşmıştır.
AİHM, 23.03.2010 gün ve 42082/02 sayılı “Sülayman Baba – Türkiye”; 22.09.2009 gün ve 24620/04 sayılı “Çetiner ve Yücetürk – Türkiye” kararı başvuru no: 24620/04, 22.09.2009; 22.07.2008 gün ve 35785 sayılı kararlarında, tapu kaydına dayalı bir mülkün maliki olan başvuranın arazisinin, orman kadastrosunda orman olarak sınırlandırılması ve bu işleme karşı açtığı davanın reddine ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesiyle, mülkiyet hakkını kullanmasına yönelik bir müdahalenin varlığı ve bu vasıflandırmanın söz konusu taşınmazın tasarruf kabiliyetini önemli ölçüde azalttığı, bu bağlamda AİHM, malikî olmasına rağmen ihtilaf konusu taşınmazdan gerçek anlamıyla yararlanamadığı, başvuranın mülkiyet hakkının içeriğinin her anlamda boşaltıldığı, bu şekilde mülkiyet hakkının ihlal edildiği ve taşınmazın değerinin tespiti ile tapu sahibine ödenmesi gerektiği KABUL EDİLMİŞTİR.
6292 SAYILI YASA KAPSAMINDA YAPILAN KADASTRO ÇALIŞMALARINA KARŞI DAVALARDA İZLENMESİ GEREKEN YOL:
3402 sayılı Kadastro Kanununa 5831 sayılı Kanunla eklenen Ek. Madde 4 de;
‘’ EK MADDE 4 – 6831 sayılı Orman Kanununun 20.06.1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesi ile 23/9/1983 tarihli ve 2896 sayılı , 5/6/1986 tarihli ve 3302 sayılı kanunlarla değişik 2 nci maddesinin (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ve zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesine gösterilmek suretiyle , bu Kanunun 11 nci maddesinde belirtilen askı ilanı hariç diğer ilanlar yapılmaksızın öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil edilir.
Bu maddeye göre yapılacak kadastro çalışmaları ikinci kadastro sayılmaz.
Bu maddeye göre yapılacak kadastro sırasında orman ve Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin sınır nokta ve hatları ; orman kadastro tutanakları ve esas alınmak suretiyle orman işletme müdürlüğünce görevlendirilecek en az bir orman yüksek mühendisi ya da orman mühendisinin iştirak ettirildiği kadastro ekibince zemine aplike edilir. Bu çalışmalar sırasında kadastro veya orman haritalarında düzeltmeyi gerektiren tutanak, pafta ve zemin uyumsuzluğunun tespiti halinde, yukarıda oluşturulan kadastro ekibince teknik mevzuata uygun hale getirilir. Bu çalışmalara kadastro kontrol mühendisi de iştirak ettirilir. Çalışma sonucunda bir zabıt düzenlenir ve bu zabıt ekip görevlileri ile kontrol mühendisi tarafından birlikte imzalanır. Düzeltme işlemleri, orman mevzuatı ile tapu ve kadastro mevzuatına göre yapılmış ve bu Kanuna göre yapılacak askı ilanı ile de ilan ve tebliğ edilmiş sayılır.
Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler, daha öncesi tescil edilmiş olduğuna bakılmaksızın Maliye Bakanlığının talebi üzerine , Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce fiili kullanım durumları dikkate alınmak suretiyle infaz ve /veya tevhit de yapılabilir. Bu işlemler sırasında orman ve kadastro haritalarında tespit edilen fenni hatalar, yukarıdaki üçüncü fıkrada belirtilen usul ve esaslara göre düzeltilir.
Bu madde kapsamındaki kadastro, ifraz ve tescil işlemleri, 3194 sayılı İmar Kanunu ile 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunundaki kısıtlamalara tabi olmaksızın yapılır.
Kadastro çalışmalarına başlanılmadan önce, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin içerisinde özel kanunlarına göre değerlendirilmesi gereken alanlar bulunup bulunmadığı kadastro müdürlüğünce ilgili kurum ve kuruluşlarına yazı ile sorulur. İlgili idarelerce 15 gün içerisinde kadastro müdürlüğüne bilgi verilir. Bu süre içinde cevap verilmediği taktirde, söz konusu alanların bulunmadığı yönünde yönünde cevap verilmiş sayılır. Bu bilgilere veya ilgili idarelerce zeminde gösterilen sınırlara göre bu yerler içindeki bu alanların sınırları ölçülerek krokisinde gösterilir ve beyanlar hanesinde belirtilir’’
Denilmektedir.
3402 sayılı Kadastro Kanununa 5831 sayılı Kanunla eklenen Ek.Madde 4 kapsamında yapılan kadastro çalışmalarında ,6831 Sayılı Orman Kanununun 2/B madde uygulaması ile orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerde bir taraftan fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil edilmesi, diğer taraftan da orman haritalarında düzeltmeyi gerektiren tutanak , pafta ve zemin uyumsuzluğunun tespiti halinde ,yukarıda oluşturulan kadastro ekibince teknik mevzuata uygun hale getirilmesi gerekmektedir.
Ancak bu çalışmalarda;
-Orman kadastro tutanağı
– Orman sınır noktalarının ölçüldüğü poligon güzergahı , ölçü karnesi ve koordinat değerleri,
– 2/B uygulamasında esas alınan 31/12/1981 tarihindeki durumunu gösterir( 1982 yılı) hava fotoğrafı,
– 1/5000 ölçekli fotoğrametrik haritaları,
– Belediyece üretilmiş hali hazır haritaları,
– 2006 yılı ortofoto haritaları,
Getirtilerek orman kadastro tutanakları esas alınmak suretiyle veya tutanaklarda bağlayıcı ifadelerle tarif edilmeyen noktalarda ve hatlarda, zeminde gözle görülebilir işaretler de olmadığı, ayrıca dosyadaki koordinatların nizami bir ölçüyle elde edilmediği ve tescile uygun bulunmadığı göz önünde tutularak, bu noktalarda tutanak ifadeleri, 2/B uygulamasında esas alınan 1982 yılı hava fotoğrafları, 1/5000 ölçekli fotoğrametrik haritalar, belediyece üretilmiş hali hazır haritaları, 2006 yılı ortofoto haritaları , arazinin fiili durumu hep birlikte değerlendirilerek tespğit yapılması gerekirken buna riayet edilmeden yapılan bazı kadastro çalışmaları ile yeni yanlışlıklar ve sorunlar ortaya çıkmaktadır.
Bu çalışmalara karşı 30 gün içerisinde Kadastro Mahkemesinde bu sürenin geçirilmiş olması durumunda Asliye Hukuk Mahkemesinde açılacak dava ile orman haritalarında düzeltilmesi gereken tutanak, pafta ve zemin uyumsuzlukları tespit ettirilmesi ve doğru sınırın ortaya çıkartılarak düzeltilmesi mümkündür.